Birincil ve ikincil olmak üzere ikiye ayrılan kaçış sendromu hastalığı dolaşım sisteminde meydana gelmektedir. Hastalık bulaşıcı olmamakla beraber, gelişim nedeninin genetik olup olmadığı henüz tespit edilememiştir.

Kaçış Sendromu Hastalığı Nedir?

Kaçış sendromu hastalığı, kan plazması ve içindekilerin çevrede yer alan diğer doku ve organlara geçiş yapması şeklinde ifade edilmektedir. Hastalık sırasında kandaki protein, mineral ve diğer bileşenler çevredeki kas, organ ve diğer vücut boşluklarına kaçmaktadır.

Farklı nedenlerle ortaya çıksa da nadir karşılaşılan hastalıklar arasında yer almaktadır. Ancak kaçış sendromu hastalığı tedavi edilmediği takdirde yıkıcı sonuçlarla karşılaşılabilmektedir.

Kaçış Sendromu Hastalığı Nedenleri Nelerdir?

Kaçış sendromu, birincil ya da ikincil türde olmasına göre farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Hastalığın esas nedeni bilinmemekle beraber; otoimmun hastalıkların, yılan sokması, yumurtalık hiperstimülasyonu ve iltihabi nedenleriyle ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Kaçış sendromunun damarlarda neden olduğu açıklık birkaç gün içerisinde kendiliğinden kapanmaktadır. Daha büyük yayılımlardaysa tüm vücutta etkili bir ödem tablosu fark edilebilir.

Kaçış Sendromu Hastalığı Belirtileri

Kaçış sendromu, etkilediği damar, doku ya da organa bağlı olarak farklı şiddette belirtilere neden olabilir. Kimi zaman kaçış sendromu hastalığına sahip kişilerde herhangi bir belirtinin gözlenmemesi de olasıdır. Hastalığın şimdiye kadar tespit edilen belirtileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Baş dönmesi
  • Susuzluk hissi
  • Albümin eksikliği
  • 90 mmHg’den düşük tansiyon değerleri
  • Hemokonsantrasyon
  • Kanda paraprotein varlığı
  • Belirli bölgelere ya da vücuda yayılan ödem

Sendrom teşhisi konulan hastalarda yukarıdaki belirtilerden bir ya da birden fazlasıyla karşılaşılması mümkündür. Bu noktada rapor edilen en ilginç klinik bulguysa hastaların şiddetli şok halinde ve düşük tansiyonda olmalarına karşın bilinçlerinin açık olmasıdır.

Tanı Yöntemleri

Nadir karşılaşılan hastalıklar arasında yer alan sistematik kaçış sendromuna tanı konulması oldukça güçtür. Hastalığın teşhisi genelde atak sırasında ya da atağın hemen ardından yapılabilmektedir. Şok ve enfeksiyon bulguları teşhis açısından göz önüne alınan faktörler arasındadır.

Kaçış sendromu hastalığı, teşhisinin zor olması nedeniyle, farklı hastalıklarla karıştırılabilir. Sepsis, polisitemi, polisitemia vera ve hiperviskozite; bu hastalığın yanlış teşhis edildiği durumlara örnek olarak gösterilebilir. Sistematik kaçış sendromu tanısı zor yapıldığı için bu hastalığın tedavisine erken dönemde ve hızlıca başlanamadığı görülmektedir.

Kaçış Sendromu Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Kaçış sendromu tedavisi, hastalığın ilerleme durumuna göre başlamaktadır. Hastalık atağının kılcal damarlarda olması durumu ilk aşama olarak nitelendirilir. Bu aşamada plazma hacminin yarısından fazlası boşluklara geçiş yapar ve 1 – 3 gün arasında sürer. Hastalarda bu aşamada karşılaşılan belirtiler gribe benzetilmektedir. Kılcal damarlarda büyük oranda sıvı kaybı olduğu için kişinin susuzluk şikayeti de oluşur. Bu aşamanın tedavisinde kaçışın durdurulması, en azından azaltılması hedeflenmektedir. Acil tıbbi müdahale için sıvı resüsitasyonu tercih edilir.

Sendromun ikinci aşaması, geri emilim şeklinde isimlendirilmektedir. 1 ile 2 gün arasında süren geri emilimde boşluklara sızan sıvı dokulardan emilir. Kaybedilen sıvının damara aniden yüklenmesi oldukça tehlikeli bir durumdur ve ölümle bile sonuçlanabilir.

İkinci aşamada, birinciye oranla daha yüksek hacimli sıvı tedavisine başvurulmaktadır. Atakların iyileştirilmesi için beta agonist ilaçlar kullanılmaktadır. Buna ek olarak IVIG da tercih edilen bir tedavi biçimdir. Sistematik kaçış sendromu hakkındaki araştırmalar günümüzde artarak devam etmektedir.

Şimdiye kadar yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına göre, hastaların sağkalım oranı yüksek seviyelerdedir. Bu hastalarda tedavi seçeneği olarak IVIG (immünoglobulin) kullanıldığı belirtilmiştir. Araştırmaların devamlılığı sayesinde kaçış sendromu hastalığına sahip kişilerin şikayetlerinin iyileştirildiği görülmektedir.